|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
çok daha iyi |
better by far s.
|
|
This is better by far.
Bu çok daha iyi.
More Sentences
|
2 |
Genel |
çok iyi |
outstanding s.
|
|
Tom is an outstanding musician.
Tom çok iyi bir müzisyendir.
More Sentences
|
3 |
Genel |
çok iyi |
great s.
|
|
This is one area in which I believe the Commission can be a very great friend to Wales.
Komisyonun Galler için çok iyi bir dost olabileceğine inandığım alanlardan biri de budur.
More Sentences
|
4 |
Genel |
çok iyi |
excellent s.
|
|
Tom is in excellent health.
Tom'un sağlığı çok iyi.
More Sentences
|
5 |
Genel |
çok daha iyi |
much better s.
|
|
You have to have a much better, much more careful look at this.
Bu konuya çok daha iyi, çok daha dikkatli bir şekilde bakmalısınız.
More Sentences
|
6 |
Genel |
çok iyi |
terrific s.
|
|
I heard that Tom is a terrific kisser.
Tom'un çok iyi öpüştüğünü duydum.
More Sentences
|
7 |
Genel |
çok iyi |
cool s.
|
|
This is cool.
Bu çok iyi.
More Sentences
|
8 |
Genel |
çok iyi |
much s.
|
|
But it was a unique concept, and much good work was done.
Ancak benzersiz bir konseptti ve çok iyi işler yapıldı.
More Sentences
|
9 |
Genel |
çok iyi |
nicely zf.
|
|
Tom did very nicely.
Tom çok iyi iş çıkardı.
More Sentences
|
10 |
Genel |
çok daha iyi |
a lot better zf.
|
|
We have done well but we could still do a lot better.
İyi iş çıkardık ama hala çok daha iyisini yapabiliriz.
More Sentences
|
11 |
Genel |
çok iyi |
only too zf.
|
|
We are only too aware of the consequences this has on women's health.
Bunun kadın sağlığı üzerindeki sonuçlarının çok iyi farkındayız.
More Sentences
|
Phrases |
|
12 |
İfadeler |
çok daha iyi |
much better expr.
|
|
I believe that policy is much better than the one of 'don't vaccinate but rather burn'.
Bu politikanın 'aşılamayın, yakın' politikasından çok daha iyi olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
13 |
İfadeler |
çok daha iyi |
infinitely better expr.
|
|
Doing anything no matter how small is infinitely better than doing nothing.
Ne kadar küçük olursa olsun bir şey yapmak hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyidir.
More Sentences
|
Colloquial |
|
14 |
Konuşma Dili |
çok iyi anlaşmak |
get along famously (with someone) f.
|
|
We got along famously.
Çok iyi anlaşırdık.
More Sentences
|
15 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
hot s.
|
|
Last night was very hot and muggy and I didn't sleep very well.
Dün gece çok sıcak ve bunaltıcıydı ve çok iyi uyumadım.
More Sentences
|
General |
|
16 |
Genel |
çok iyi bir iş |
a plum job i.
|
|
|
17 |
Genel |
çok iyi |
funkiness i.
|
|
18 |
Genel |
çok iyi şans |
best of luck i.
|
|
19 |
Genel |
çok iyi bir iş |
a plum post i.
|
|
20 |
Genel |
çok iyi |
alpha plus i.
|
|
21 |
Genel |
çok iyi işitme |
acute hearing i.
|
|
22 |
Genel |
çok iyi kişi |
beauty i.
|
|
23 |
Genel |
çok iyi şey |
beauty i.
|
|
24 |
Genel |
beysbolda çok sayıda iyi vuruşun yapıldığı oyun |
slugfest i.
|
|
25 |
Genel |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum |
potemkin village i.
|
|
26 |
Genel |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan yapı/durum |
potyomkin village i.
|
|
27 |
Genel |
çok iyi şey |
the business i.
|
|
28 |
Genel |
çok iyi kimse |
the business i.
|
|
29 |
Genel |
çok iyi durumda olan sikke |
mint i.
|
|
30 |
Genel |
çok iyi durumda olan damga |
mint i.
|
|
31 |
Genel |
çok iyi durumdaki araba |
minter i.
|
|
32 |
Genel |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something at one's fingertips f.
|
|
33 |
Genel |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something f.
|
|
34 |
Genel |
çok iyi gitmek |
go like a bomb f.
|
|
35 |
Genel |
çok iyi gitmek (işler) |
thrive f.
|
|
36 |
Genel |
çok iyi biliyormuş gibi kullanmak (bir sözü) |
bandy about f.
|
|
|
37 |
Genel |
çok iyi gelişmek/büyümek |
thrive f.
|
|
38 |
Genel |
-den çok daha iyi bir performans göstermek |
outdo f.
|
|
39 |
Genel |
-den çok iyi olmak |
outclass f.
|
|
40 |
Genel |
çok iyi olmak |
excel f.
|
|
41 |
Genel |
çok iyi bir pozisyonda olmak |
fly high f.
|
|
42 |
Genel |
çok iyi öğrenmek |
learn something very well f.
|
|
43 |
Genel |
çok iyi bilmek |
know something by heart f.
|
|
44 |
Genel |
çok iyi bilmek |
know by heart f.
|
|
45 |
Genel |
(şarkı vb) çok daha iyi söylemek |
sing much better than f.
|
|
46 |
Genel |
birini çok iyi tanımak |
know someone very well f.
|
|
47 |
Genel |
aklına koyduğu her şeyde çok iyi olmak |
be great at anything he/she sets one's mind to f.
|
|
48 |
Genel |
çok iyi bir aileden gelmek |
come from a very good family f.
|
|
49 |
Genel |
çok iyi dans etmek |
dance very well f.
|
|
50 |
Genel |
bir şeyi çok iyi bilmek |
know something very well f.
|
|
51 |
Genel |
çok iyi kondisyonda/durumda olmak |
be in great shape f.
|
|
52 |
Genel |
çok iyi performans sergilemek |
give a very good performance f.
|
|
53 |
Genel |
çok iyi performans göstermek |
give a very good performance f.
|
|
54 |
Genel |
bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak |
play a musical instrument very well f.
|
|
55 |
Genel |
(rol) çok iyi ve hızlı şekilde yapmak |
blaze away f.
|
|
56 |
Genel |
çok iyi atış yapmak |
overshoot f.
|
|
57 |
Genel |
çok iyi çalmak |
outthieve f.
|
|
58 |
Genel |
çok iyi |
dandy s.
|
|
59 |
Genel |
çok iyi |
bully s.
|
|
60 |
Genel |
çok iyi |
some s.
|
|
61 |
Genel |
çok iyi |
jolly good s.
|
|
62 |
Genel |
çok iyi |
elegant s.
|
|
63 |
Genel |
çok iyi |
roaring s.
|
|
64 |
Genel |
çok iyi |
banner s.
|
|
65 |
Genel |
çok iyi |
celestial s.
|
|
66 |
Genel |
çok iyi |
of the first water s.
|
|
67 |
Genel |
çok iyi |
exceptional s.
|
|
68 |
Genel |
çok iyi |
very good s.
|
|
69 |
Genel |
çok iyi |
good s.
|
|
70 |
Genel |
çok iyi |
bang up s.
|
|
71 |
Genel |
çok iyi |
choice s.
|
|
72 |
Genel |
çok iyi |
first-class s.
|
|
73 |
Genel |
çok iyi |
extra s.
|
|
74 |
Genel |
çok iyi |
devastating s.
|
|
75 |
Genel |
çok iyi |
admirable s.
|
|
76 |
Genel |
çok iyi |
unrivalled s.
|
|
|
77 |
Genel |
çok iyi |
unrivaled s.
|
|
78 |
Genel |
çok iyi olmayan |
unbrilliant s.
|
|
79 |
Genel |
çok iyi durumda |
undamaged s.
|
|
80 |
Genel |
çok iyi durumda |
undestroyed s.
|
|
81 |
Genel |
çok iyi olmayan |
unideal s.
|
|
82 |
Genel |
duyuları çok iyi |
sagacious s.
|
|
83 |
Genel |
çok iyi |
barrie [scotland] [dialect] s.
|
|
84 |
Genel |
çok iyi |
blinging s.
|
|
85 |
Genel |
çok iyi veya başarılı |
mega s.
|
|
86 |
Genel |
çok iyi |
bumper s.
|
|
87 |
Genel |
çok iyi konumda |
golden s.
|
|
88 |
Genel |
çok iyi durumda |
golden s.
|
|
89 |
Genel |
çok iyi geliştirilmiş veya geniş kapsamlı (beceri) |
compleat s.
|
|
90 |
Genel |
çok iyi |
phantastic s.
|
|
91 |
Genel |
çok iyi |
phantastical s.
|
|
92 |
Genel |
çok iyi araştırılmış |
ploughed [rare] s.
|
|
93 |
Genel |
çok iyi |
precellent [obsolete] s.
|
|
94 |
Genel |
çok iyi |
sick-dog s.
|
|
95 |
Genel |
çok iyi |
superbad s.
|
|
96 |
Genel |
çok iyi bilinen |
supereminent s.
|
|
97 |
Genel |
çok iyi |
superexcellent s.
|
|
98 |
Genel |
çok iyi |
superslick s.
|
|
99 |
Genel |
çok iyi |
very well zf.
|
|
100 |
Genel |
çok iyi |
highly zf.
|
|
101 |
Genel |
çok daha iyi |
all the better zf.
|
|
102 |
Genel |
hepsi çok iyi |
all too well zf.
|
|
103 |
Genel |
çok iyi bir biçimde |
finely zf.
|
|
104 |
Genel |
çok iyi |
famously zf.
|
|
105 |
Genel |
çok iyi değil |
after a fashion zf.
|
|
106 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
gorgeously zf.
|
|
107 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
magnificently zf.
|
|
108 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
resplendently zf.
|
|
109 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
splendidly zf.
|
|
110 |
Genel |
çok iyi bilinen |
famously zf.
|
|
111 |
Genel |
herkesin çok iyi bildiği |
famously zf.
|
|
112 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
champion [dialect] zf.
|
|
113 |
Genel |
çok iyi |
tip-top zf.
|
|
114 |
Genel |
çok iyi bir halde |
overwell zf.
|
|
115 |
Genel |
çok iyi şekilde |
clever [dialect] zf.
|
|
116 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
fine zf.
|
|
117 |
Genel |
çok iyi bir şekilde |
first-rate zf.
|
|
118 |
Genel |
çok iyi |
thumbs up ünl.
|
|
119 |
Genel |
çok iyi |
good job ünl.
|
|
Phrasals |
|
120 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyde) çok iyi olmak |
excel at (something) f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyde) çok iyi olmak |
excel in (something) f.
|
|
Phrases |
|
122 |
İfadeler |
çok iyi/güzel |
the berries expr.
|
|
123 |
İfadeler |
çok iyi/güzel |
it's the berries expr.
|
|
124 |
İfadeler |
en/çok (komik/iyi/kötü) |
quite the (most something) expr.
|
|
125 |
İfadeler |
bu/bu sefer/böyle/şimdi (çok) daha iyi (oldu) |
that’s (much) better expr.
|
|
126 |
İfadeler |
ya çok iyi ya da çok kötü sonuçlanan durum |
boom or bust expr.
|
|
127 |
İfadeler |
çok iyi derecede ingilizce |
excellent command of english expr.
|
|
128 |
İfadeler |
çok iyi bir aşçı |
no mean cook expr.
|
|
129 |
İfadeler |
çok daha iyi |
way better expr.
|
|
130 |
İfadeler |
çok daha iyi |
better still expr.
|
|
131 |
İfadeler |
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir |
it's never too late to do well expr.
|
|
132 |
İfadeler |
çok iyi olurdu |
(one) could stand (something) expr.
|
|
133 |
İfadeler |
çok daha iyi |
heaps better expr.
|
|
Proverb |
|
134 |
Atasözü |
bir işte çok iyi bir yere gelmek (yükselmek) istiyorsan en alttan başlayıp adım adım yükselmelisin |
he who would climb the ladder must begin at the bottom
|
|
Colloquial |
|
135 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
thumbs-up i.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
çok iyi olur |
good deal i.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
çok iyi/yakın arkadaş |
best bud i.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
çok iyi seviyede |
god tier i.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
çok iyi bilinen bir olay |
ancient history i.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
çok iyi örnek |
an object lesson i.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
çok başarılı olacağına inanılan kişilerden/en iyi oyunculardan oluşan takım |
dream team i.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
öyle çok iyi (biri veya bir şey) olmama |
no bargain i.
|
|
143 |
Konuşma Dili |
çok iyi (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) i.
|
|
144 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda çok iyi olan kimse |
rotorhead i.
|
|
145 |
Konuşma Dili |
çok iyi babalık yapan kimse |
superdad i.
|
|
146 |
Konuşma Dili |
çok iyi nişan almak |
have very good aim f.
|
|
147 |
Konuşma Dili |
çok iyi tanımak |
know inside out f.
|
|
148 |
Konuşma Dili |
çok iyi bilmek |
know inside out f.
|
|
149 |
Konuşma Dili |
çok iyi tanımak |
know someone good f.
|
|
150 |
Konuşma Dili |
çok iyi bir iş yapmak |
do a hell of a job f.
|
|
151 |
Konuşma Dili |
işinde çok iyi olmak |
be very good at what he/she does f.
|
|
152 |
Konuşma Dili |
çok iyi vakit geçirmek |
have the craic f.
|
|
153 |
Konuşma Dili |
koşullar çok iyi olmasa da elinden gelenin en iyisini yapmak |
make the best of it f.
|
|
154 |
Konuşma Dili |
çok iyi olmak |
be the bomb f.
|
|
155 |
Konuşma Dili |
çok iyi bir performans sergilemek |
kill f.
|
|
156 |
Konuşma Dili |
(bir şeyde) birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak |
have it (all) over someone or something (in something) f.
|
|
157 |
Konuşma Dili |
bir şeyden çok daha iyi olmak |
that beats something all to pieces [rural] f.
|
|
158 |
Konuşma Dili |
çok iyi anlaşmak |
get on famously [old-fashioned] f.
|
|
159 |
Konuşma Dili |
çok iyi anlaşmak |
get along famously [old-fashioned] f.
|
|
160 |
Konuşma Dili |
bir konuda/bir şeyi yapmada çok iyi olmak |
be a great one for something/for doing something f.
|
|
161 |
Konuşma Dili |
çok iyi gitmek |
be going gangbusters [us] f.
|
|
162 |
Konuşma Dili |
çok iyi/olağanüstü bir performans sergilemek |
be on f.
|
|
163 |
Konuşma Dili |
çok iyi/olağanüstü oynamak |
be on f.
|
|
164 |
Konuşma Dili |
-i çok iyi bilmek |
be well aware that... f.
|
|
165 |
Konuşma Dili |
kopmak (çok iyi olmak) |
jump f.
|
|
166 |
Konuşma Dili |
çok iyi olmak |
(have) got it going on f.
|
|
167 |
Konuşma Dili |
bir şeyin çok iyi bir örneği olmak |
be no mean... f.
|
|
168 |
Konuşma Dili |
çok iyi olmak |
slap f.
|
|
169 |
Konuşma Dili |
çok iyi olmak |
go hard f.
|
|
170 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
bumping s.
|
|
171 |
Konuşma Dili |
çok iyi/hoş |
butter s.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
muhteşem/çok iyi |
ducky s.
|
|
173 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
dude s.
|
|
174 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
dudical s.
|
|
175 |
Konuşma Dili |
gerçekten çok iyi |
dudical s.
|
|
176 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
whale on s.
|
|
177 |
Konuşma Dili |
gerçekten çok iyi |
real gone s.
|
|
178 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
kickin’ s.
|
|
179 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
kicken s.
|
|
180 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
primo s.
|
|
181 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
blazing s.
|
|
182 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
bold s.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
çok iyi oyuncularla dolu |
loaded [us] s.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
diesel s.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
gravycakes s.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
hard-core s.
|
|
187 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
kickin s.
|
|
188 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
fandabidozi [uk] s.
|
|
189 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
five-by-five s.
|
|
190 |
Konuşma Dili |
çok iyi araştırılmış |
plowed [rare] s.
|
|
191 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
lit s.
|
|
192 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
superterrific s.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something zf.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something zf.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
bonny [dialect] [uk] zf.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
için çok iyi! |
bully for! ünl.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
senin/onun/onlar için çok iyi |
bully for you/him/her/them ünl.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış |
no better than (one) ought to be expr.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış |
no better than (one) should be expr.
|
|
200 |
Konuşma Dili |
çok iyi/sıkı/süper/harika (kişi/şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
201 |
Konuşma Dili |
yürü be, çok iyi gidiyorsun! |
you're killing it! expr.
|
|
202 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
a bit of all right expr.
|
|
203 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi (olur vb) |
so much the better expr.
|
|
204 |
Konuşma Dili |
çok iyi değil |
not much of a expr.
|
|
205 |
Konuşma Dili |
çok iyi anlaşılmış |
in focus expr.
|
|
206 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
bang up expr.
|
|
207 |
Konuşma Dili |
çok iyi bir biçimde |
with a bang expr.
|
|
208 |
Konuşma Dili |
çok iyi bilinen |
in focus expr.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
çok az/bir kademe/bir gömlek daha iyi |
a notch better expr.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
çok iyi (nasılsın sorusuna cevaben) |
peachy keen expr.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
çok iyi değil |
not-so-good expr.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
çok iyi durumda |
in the pink expr.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
tant mieux [french] expr.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
çok az/bir kademe/bir gömlek daha iyi |
notch above expr.
|
|
215 |
Konuşma Dili |
kendine çok ama çok iyi bak |
take very good care of yourself expr.
|
|
216 |
Konuşma Dili |
kendine çok iyi bak |
take very good care of yourself expr.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
çok iyi anlaştık |
we just clicked expr.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
gerçekten çok iyi |
wicked bad expr.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
220 |
Konuşma Dili |
çok iyi ya |
that's a fine how-de-do expr.
|
|
221 |
Konuşma Dili |
çok iyi ya |
that's a fine how-de-do expr.
|
|
222 |
Konuşma Dili |
çok iyi değil |
not too hot expr.
|
|
223 |
Konuşma Dili |
çok da iyi değil |
not too hot expr.
|
|
224 |
Konuşma Dili |
çok iyi durumda değil |
not too hot expr.
|
|
225 |
Konuşma Dili |
pek/çok iyi değil |
not too hot expr.
|
|
226 |
Konuşma Dili |
pek/çok iyi durumda değil |
not too hot expr.
|
|
227 |
Konuşma Dili |
çok iyi değil |
not so hot expr.
|
|
228 |
Konuşma Dili |
çok da iyi değil |
not so hot expr.
|
|
229 |
Konuşma Dili |
çok iyi durumda değil |
not so hot expr.
|
|
230 |
Konuşma Dili |
pek/çok iyi değil |
not so hot expr.
|
|
231 |
Konuşma Dili |
pek/çok iyi durumda değil |
not so hot expr.
|
|
232 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
a-ok expr.
|
|
233 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
a (damn) sight too good expr.
|
|
234 |
Konuşma Dili |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi |
a (damn) sight better (than somebody/something) expr.
|
|
235 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
a sight better expr.
|
|
236 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
all to the better expr.
|
|
237 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
all to the better expr.
|
|
238 |
Konuşma Dili |
(ve) bu çok iyi bir haber |
(and) a good job too expr.
|
|
239 |
Konuşma Dili |
(ve) bu çok iyi oldu |
(and) a good job too expr.
|
|
240 |
Konuşma Dili |
(ve) bu çok iyi bir haber |
(and) a good thing too expr.
|
|
241 |
Konuşma Dili |
(ve) bu çok iyi oldu |
(and) a good thing too expr.
|
|
242 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
like a bomb [uk/new zealand] expr.
|
|
243 |
Konuşma Dili |
… olması çok iyi |
(it's) a good job/thing (that) expr.
|
|
244 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
hang of a expr.
|
|
245 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
a hang of expr.
|
|
246 |
Konuşma Dili |
çok iyi dedin |
I couldn't have said it better myself expr.
|
|
247 |
Konuşma Dili |
çok olması her zaman iyi değildir |
more is less expr.
|
|
248 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
nice one expr.
|
|
249 |
Konuşma Dili |
çok iyi (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
250 |
Konuşma Dili |
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
251 |
Konuşma Dili |
çok daha iyi |
streets ahead [uk] expr.
|
|
252 |
Konuşma Dili |
bunu (bu iğrenç, rahatsız edici şeyi) söylediğin çok iyi oldu, teşekkürler |
thanks for sharing expr.
|
|
253 |
Konuşma Dili |
çok iyi/hoş oldu |
that went down a treat expr.
|
|
254 |
Konuşma Dili |
bu çok iyi |
that's sweet expr.
|
|
255 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
neato (canito) exclam.
|
|
256 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
all right exclam.
|
|
257 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
all right exclam.
|
|
258 |
Konuşma Dili |
çok iyi ya |
how-de-do [us] exclam.
|
|
259 |
Konuşma Dili |
çok iyi iş! |
nice work! [uk] exclam.
|
|
260 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
fire exclam.
|
|
261 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
def (definitely) kısalt.
|
|
262 |
Konuşma Dili |
çok iyi |
ftw (for the win) kısalt.
|
|
Idioms |
|
263 |
Deyim |
çok daha iyi bir plan veya önlem |
a trick worth two of that i.
|
|
264 |
Deyim |
çok iyi sahnelenen şey |
grandstand play i.
|
|
265 |
Deyim |
çok iyi kimse |
a living doll i.
|
|
266 |
Deyim |
iyi/yüksek notlar almak için çok çalışan öğrenci |
marksman i.
|
|
267 |
Deyim |
(bir şeyde/işte) çok iyi |
a past master (in something) i.
|
|
268 |
Deyim |
(bir şeyde/işte) çok iyi |
a past master (of something) i.
|
|
269 |
Deyim |
(bir şeyde/işte) çok iyi |
a past master (at something) i.
|
|
270 |
Deyim |
görüş açısı/manzarası çok iyi konum |
a ringside seat i.
|
|
271 |
Deyim |
görüş açısı/manzarası çok iyi konum |
a ringside view i.
|
|
272 |
Deyim |
çok iyi zaman |
a whale of a (good) time i.
|
|
273 |
Deyim |
çok iyi bir etki |
a world of good i.
|
|
274 |
Deyim |
verilen/harcanan para için çok iyi |
a bigger bang for the buck i.
|
|
275 |
Deyim |
bu fiyata/bu fiyat için çok iyi |
a bigger bang for the buck i.
|
|
276 |
Deyim |
birlikte çok iyi vakit geçirilen kimse |
boon companion i.
|
|
277 |
Deyim |
çok iyi durumda |
fat of the land i.
|
|
278 |
Deyim |
(bir şeyde) çok iyi/verimli bir alet, kimse |
lean, mean (something) machine i.
|
|
279 |
Deyim |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey |
potemkin i.
|
|
280 |
Deyim |
bir konuda çok iyi olmak |
be a great one for (doing something) f.
|
|
281 |
Deyim |
çok iyi/süper olmak |
be (the) bomb f.
|
|
282 |
Deyim |
çok iyi/süper olmak |
be the bomb [us] f.
|
|
283 |
Deyim |
(her gerektiğinde) çok çalışarak iyi iş çıkarmak |
answer the bell f.
|
|
284 |
Deyim |
mükemmel/çok iyi olmak |
be the business f.
|
|
285 |
Deyim |
(sınav, müsabaka) çok iyi sonuçlar almak |
come off with flying colors f.
|
|
286 |
Deyim |
(sınav, müsabaka) çok iyi sonuçlar almak |
come through with flying colors f.
|
|
287 |
Deyim |
araları çok iyi olmak |
be as thick as thieves f.
|
|
288 |
Deyim |
birine çok kibar/iyi davranmak |
kill someone with kindness f.
|
|
289 |
Deyim |
birini çok iyi tanımak |
get on a first-name basis with someone f.
|
|
290 |
Deyim |
birbirine çok iyi gitmek |
be in accord with f.
|
|
291 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapıyor/yapabiliyor olmak |
have down to a science f.
|
|
292 |
Deyim |
birbirine çok iyi gitmek |
be in tune with f.
|
|
293 |
Deyim |
birini çok iyi tanımak |
be on a first-name basis with someone f.
|
|
294 |
Deyim |
birbirine çok iyi gitmek |
be in harmony with f.
|
|
295 |
Deyim |
bir şeyde çok iyi olmamak |
be no great shakes f.
|
|
296 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
be streets ahead of someone f.
|
|
297 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
stand head and shoulders above someone f.
|
|
298 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi öğrenmek/anlamak |
have (something) down cold f.
|
|
299 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi bilmek |
know something through and through f.
|
|
300 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapabilmek |
have something at one's fingertips f.
|
|
301 |
Deyim |
bir şeyde çok iyi olmak |
be a dab hand f.
|
|
302 |
Deyim |
çok iyi durumda olmak |
be in the pink of condition f.
|
|
303 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
have a head for f.
|
|
304 |
Deyim |
çok iyi uymak |
suit someone to a t f.
|
|
305 |
Deyim |
çok iyi bir iş çıkarmak |
make a good fist of doing something f.
|
|
306 |
Deyim |
çok iyi ağırlanmak/karşılanmak |
have red-carpet treatment f.
|
|
307 |
Deyim |
çok iyi uymak |
fit someone to a t f.
|
|
308 |
Deyim |
çok iyi tanımak |
read like a book f.
|
|
309 |
Deyim |
çok iyi gitmek |
go down a storm f.
|
|
310 |
Deyim |
çok iyi başlamak |
get off to a flying start f.
|
|
311 |
Deyim |
çok iyi vakit geçirmek |
have a whale of a time f.
|
|
312 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
have at one's fingertips f.
|
|
313 |
Deyim |
çok iyi hissetmek |
feel like a million dollars f.
|
|
314 |
Deyim |
çok iyi becerebilmek |
have something at one's fingertips f.
|
|
315 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know something forwards and backwards f.
|
|
316 |
Deyim |
çok iyi başlamak |
be off to a flying start f.
|
|
317 |
Deyim |
çok iyi zaman geçirmek |
have a field day f.
|
|
318 |
Deyim |
çok iyi niyetli olmak |
not to have a bad bone in one's body f.
|
|
319 |
Deyim |
çok mutlu ve iyi hissetmek |
be in one's glory f.
|
|
320 |
Deyim |
çok iyi hissetmek |
feel like a million bucks f.
|
|
321 |
Deyim |
çok iyi işlemek/çalışmak |
work like a charm f.
|
|
322 |
Deyim |
çok iyi denetlenmek |
be well in hand f.
|
|
323 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
have something at one's fingertips f.
|
|
324 |
Deyim |
çok iyi performans göstermek/sergilemek (sporcu) |
play a blinder f.
|
|
325 |
Deyim |
çok iyi bir başlangıç yapmak |
be off to a flying start f.
|
|
326 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know something inside out f.
|
|
327 |
Deyim |
davranışlarını çok iyi tahlil etmek |
read like a book f.
|
|
328 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know something backwards f.
|
|
329 |
Deyim |
çok iyi anlamak |
read like a book f.
|
|
330 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know something backwards and forwards f.
|
|
331 |
Deyim |
çok iyi durumda olmak |
live on the fat of the land f.
|
|
332 |
Deyim |
çok iyi konuma gelmek |
ride high f.
|
|
333 |
Deyim |
çok iyi bilinmek |
be on the map f.
|
|
334 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know where all the bodies are buried f.
|
|
335 |
Deyim |
çok uğraşarak tekrar eski iyi durumuna dönmek |
claw one's way back from something f.
|
|
336 |
Deyim |
çok iyi ağırlanmak/karşılanmak |
get red-carpet treatment f.
|
|
337 |
Deyim |
çok iyi bir başlangıç yapmak |
get off to a flying start f.
|
|
338 |
Deyim |
neler olup bittiğini çok iyi bilmek |
keep one's finger on the pulse f.
|
|
339 |
Deyim |
kendini çok iyi hissetmemek |
be feeling a little under the weather f.
|
|
340 |
Deyim |
neler olup bittiğini çok iyi bilmek |
have one's finger on the pulse f.
|
|
341 |
Deyim |
kendini çok iyi hissetmek |
feel on top of the world f.
|
|
342 |
Deyim |
kendini çok iyi hissetmemek |
feel a little under the weather f.
|
|
343 |
Deyim |
kendisini çok iyi hissetmek |
be in a transport of joy f.
|
|
344 |
Deyim |
kendisini çok iyi hissetmek |
be in a transport of delight f.
|
|
345 |
Deyim |
kitabını yazmış olmak (çok iyi bilmek) |
wrote the book on something f.
|
|
346 |
Deyim |
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
have something down to a fine art f.
|
|
347 |
Deyim |
(diğerlerinden) çok daha iyi olmak |
knock spots off somebody/something f.
|
|
348 |
Deyim |
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
have something off to a fine art f.
|
|
349 |
Deyim |
-den çok daha iyi olmak |
stand head and shoulders above f.
|
|
350 |
Deyim |
(ağrı/acı/dert gibi) bir şeye çok iyi gelmek |
work wonders with something f.
|
|
351 |
Deyim |
(özellikle geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimler neticesinde) bir şeyi çok iyi bilmek |
know something only too well f.
|
|
352 |
Deyim |
çok iyi bir cinsel deneyim yaşamak |
feel the earth move f.
|
|
353 |
Deyim |
çok elverişli/iyi durumda olmak |
have an easy time of it f.
|
|
354 |
Deyim |
çok elverişli/iyi konumda olmak |
have an easy time of it f.
|
|
355 |
Deyim |
çok iyi özelliklere sahip olmak |
have (someone's or something's) good points f.
|
|
356 |
Deyim |
çok iyi anlaşmak |
get on famously f.
|
|
357 |
Deyim |
sayılarla arası çok iyi olmak |
have a head for figures f.
|
|
358 |
Deyim |
sayılara kafası çok iyi basmak |
have a head for figures f.
|
|
359 |
Deyim |
iki şeyi birbirinden çok iyi ayırt etmek |
know a hawk from a handsaw f.
|
|
360 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapmak |
do it up brown f.
|
|
361 |
Deyim |
işini çok iyi yapmak |
do it up brown f.
|
|
362 |
Deyim |
benzerlerinden çok daha iyi, büyük olmak |
be in a different league f.
|
|
363 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know full well f.
|
|
364 |
Deyim |
çok iyi farkında olmak |
know full well f.
|
|
365 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have/know/get something off pat f.
|
|
366 |
Deyim |
birini çok iyi anlamak/tanımak |
get under (one's) skin f.
|
|
367 |
Deyim |
birini çok iyi anlamak/tanımak |
get under your skin f.
|
|
368 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi anlamak/kavramak |
have (something) off pat f.
|
|
369 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something off pat f.
|
|
370 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something down pat f.
|
|
371 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi anlamak/kavramak |
have (something) down pat f.
|
|
372 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi anlamak/kavramak |
get (something) down pat f.
|
|
373 |
Deyim |
çok iyi ve ayrıntılı bilmek |
know like a book f.
|
|
374 |
Deyim |
(birini) çok iyi tanımlamak |
get (one) bang to rights f.
|
|
375 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi düşüncelere sahip olmak |
think greatly of (someone or something) f.
|
|
376 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi görüşleri olmak |
think greatly of (someone or something) f.
|
|
377 |
Deyim |
bir şey yapmanın çok iyi bir yolunu bulmak |
have the right idea f.
|
|
378 |
Deyim |
(bir şeyden) çok daha iyi olmak |
beat (something) all to pieces f.
|
|
379 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapmak |
knock (something) out of the ballpark f.
|
|
380 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapmak |
knock (something) out of the park f.
|
|
381 |
Deyim |
(bir şeyi/yeri) çok iyi bilmek |
know (something) like the palm of (one's) hand f.
|
|
382 |
Deyim |
çok iyi bir seçim/tercih yapmak |
pick a winner f.
|
|
383 |
Deyim |
(bir şeyde) birinden ya da bir şeyden çok iyi olmak |
have it (all) over someone or something (in something) f.
|
|
384 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
have (got) it all over f.
|
|
385 |
Deyim |
birinden çok daha iyi olmak |
have it all over (someone) f.
|
|
386 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) çok iyi bir örneği olmak |
be a shining example (of someone or something) f.
|
|
387 |
Deyim |
çok iyi gitmek/olmak |
be all roses f.
|
|
388 |
Deyim |
çok iyi gitmek/olmak |
be a bed of roses f.
|
|
389 |
Deyim |
yakıt tasarrufu çok iyi olmak |
run off smell of an oily rag [australia/new zealand] f.
|
|
390 |
Deyim |
yakıt tasarrufu çok iyi olmak |
run on the smell of an oily rag [australia/new zealand] f.
|
|
391 |
Deyim |
çok iyi ve ayrıntılı bilmek |
know like a book f.
|
|
392 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapmak |
have something down to a fine art f.
|
|
393 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapmak |
have got something down to a fine art [uk] f.
|
|
394 |
Deyim |
çok iyi bir ünü/şöhreti olmak |
bat one thousand f.
|
|
395 |
Deyim |
çok iyi bir özgeçmişi olmak |
bat one thousand f.
|
|
396 |
Deyim |
bir şeyde/bir şeyi yapmakta çok iyi olmak |
be a dab hand at something/at doing something [uk] f.
|
|
397 |
Deyim |
çok iyi bir örnek olmak |
be a shining example f.
|
|
398 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) çok iyi bir örneği olmak |
be a shining example (of somebody/something) f.
|
|
399 |
Deyim |
çok iyi bir örnek olmak |
be a shining light f.
|
|
400 |
Deyim |
dıştan çok iyi/parlak görünüp içi fos olmak |
be all fur coat and no knickers f.
|
|
401 |
Deyim |
çok iyi olmak |
be good news f.
|
|
402 |
Deyim |
çok iyi (bir şey) olmak |
be no mean (something) f.
|
|
403 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
be streets ahead (of somebody/something) [uk] f.
|
|
404 |
Deyim |
birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak |
beat somebody/something hollow f.
|
|
405 |
Deyim |
birini çok iyi olduğu bir alanda/konuda geride bırakmak |
beat someone at their own game f.
|
|
406 |
Deyim |
(sınav, müsabaka) çok iyi sonuçlar almak |
come through (something) with flying colors f.
|
|
407 |
Deyim |
birine/bir şeye çok iyi gelmek |
do somebody/something a world of good f.
|
|
408 |
Deyim |
birine/bir şeye çok iyi gelmek |
do somebody/something a power of good f.
|
|
409 |
Deyim |
birine/bir şeye çok iyi gelmek |
do someone or something a power of good f.
|
|
410 |
Deyim |
çok iyi öğrenmek/anlamak |
have down cold f.
|
|
411 |
Deyim |
çok iyi hissetmek |
feel like a million dollars f.
|
|
412 |
Deyim |
çok iyi hissetmek |
feel like a million f.
|
|
413 |
Deyim |
(birine) tam/çok iyi uymak |
fit (one) to a t f.
|
|
414 |
Deyim |
(birine) tam/çok iyi uymak |
fit (someone) like a glove f.
|
|
415 |
Deyim |
(birini) çok iyi anlamak/tanımak/bilmek |
get (one's) number f.
|
|
416 |
Deyim |
çok iyi bir başlangıç yapmak |
get off to a flyer f.
|
|
417 |
Deyim |
çok iyi başlamak |
get off to a flyer f.
|
|
418 |
Deyim |
çok iyi anlaşmak |
get along famously [old-fashioned] f.
|
|
419 |
Deyim |
birini çok iyi anlayıp doğru olarak tanımlamak |
get someone bang to rights [uk] f.
|
|
420 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi becermek |
have (got) a knack for (something) f.
|
|
421 |
Deyim |
görüş açısı/manzarası çok iyi olmak |
have a ringside seat f.
|
|
422 |
Deyim |
görüş açısı/manzarası çok iyi olmak |
have a ringside view f.
|
|
423 |
Deyim |
çok iyi vakit geçirmek |
have a whale of a (good) time f.
|
|
424 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something at your fingertips f.
|
|
425 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi yapabilmek |
have something at your fingertips f.
|
|
426 |
Deyim |
neler olup bittiğini çok iyi bilmek |
have your finger on the pulse f.
|
|
427 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
get (something) down pat f.
|
|
428 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
have (something) down pat f.
|
|
429 |
Deyim |
neler olup bittiğini çok iyi bilmek |
have/keep your finger on the pulse f.
|
|
430 |
Deyim |
ağzı çok/iyi laf yapmak |
kiss the blarney stone f.
|
|
431 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
knock (the) spots off (someone or something) [uk/australia] f.
|
|
432 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
knock the socks off (someone or something) f.
|
|
433 |
Deyim |
(hepsini/her şeyi) çok iyi bilmek |
know (all) too well f.
|
|
434 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) çok iyi bilmek/tanımak |
know (someone or something) inside out f.
|
|
435 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) çok iyi bilmek |
know (someone or something) through and through f.
|
|
436 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
know (something) backward [us] f.
|
|
437 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
know (something) backward and forward [us] f.
|
|
438 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
know (something) forward and backward [us] f.
|
|
439 |
Deyim |
(bir şeyi) çok iyi bilmek |
know (something) inside and out f.
|
|
440 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know backwards and forwards f.
|
|
441 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know forwards and backwards f.
|
|
442 |
Deyim |
çok iyi bilmek |
know like the palm of hand f.
|
|
443 |
Deyim |
(özellikle geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimler neticesinde) bir şeyi çok iyi bilmek |
know only too well f.
|
|
444 |
Deyim |
ne olduğunu/nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilmek |
know only too well f.
|
|
445 |
Deyim |
birini/bir şeyi çok iyi bilmek/tanımak |
know somebody/something backwards [uk] f.
|
|
446 |
Deyim |
birini/bir şeyi çok iyi bilmek/tanımak |
know somebody/something inside out f.
|
|
447 |
Deyim |
bir şeyi çok iyi bilmek |
know something like the back of your hand f.
|
|
448 |
Deyim |
yakıt tasarrufu çok iyi olmak |
run off the smell of an oily rag [australia/new zealand] f.
|
|
449 |
Deyim |
kulağa çok iyi gelmek |
sound like a (real) winner f.
|
|
450 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
stand head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
451 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
stay head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
452 |
Deyim |
çok iyi uymak |
suit to a t f.
|
|
453 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
tower head and shoulders above (someone or something) f.
|
|
454 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) çok daha iyi olmak |
tower head and shoulders over (someone or something) f.
|
|
455 |
Deyim |
çok iyi |
mean s.
|
|
456 |
Deyim |
kafası çok iyi |
loaded to the gills s.
|
|
457 |
Deyim |
verilen/harcanan para için çok iyi |
bigger bang for the buck s.
|
|
458 |
Deyim |
bu fiyata/bu fiyat için çok iyi |
bigger bang for the buck s.
|
|
459 |
Deyim |
(bir şeyde) çok iyi |
death on (something) s.
|
|
460 |
Deyim |
çok iyi öğrenilmiş/anlaşılmış |
down cold s.
|
|
461 |
Deyim |
çok iyi öğrenilmiş/anlaşılmış |
down to a fine art s.
|
|
462 |
Deyim |
çok iyi |
heavy s.
|
|
463 |
Deyim |
-de çok iyi |
hot on s.
|
|
464 |
Deyim |
(daha çok kadın için) terbiyesiz/iyi terbiye almamış |
no better than you should (or ought to) be s.
|
|
465 |
Deyim |
(bir şeyde) çok iyi değil |
not so hot at (something) s.
|
|
466 |
Deyim |
(bir şeyde) çok da iyi değil |
not so hot at (something) s.
|
|
467 |
Deyim |
çok iyi bir başlangıç yapmış |
off to a flying start s.
|
|
468 |
Deyim |
çok iyi başlamış |
off to a flying start s.
|
|
469 |
Deyim |
çok iyi |
right royal s.
|
|
470 |
Deyim |
çok iyi |
like a champ zf.
|
|
471 |
Deyim |
çok iyi şekilde |
to (good) advantage zf.
|
|
472 |
Deyim |
çok iyi şekilde |
to (better) advantage zf.
|
|
473 |
Deyim |
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade |
the best is yet to be expr.
|
|
474 |
Deyim |
geçmişte iyi şeylerin yaşandığını fakat gelecekte çok daha da iyi şeylerin yaşanacağını belirten ifade |
the best is yet to come expr.
|
|
475 |
Deyim |
çok iyi |
heck of a expr.
|
|
476 |
Deyim |
çok iyi |
about it expr.
|
|
477 |
Deyim |
çok iyi |
bout it expr.
|
|
478 |
Deyim |
çok kibar ve iyi giyimli erkek çocuğu |
little ford fauntleroy expr.
|
|
479 |
Deyim |
çok iyi bir iş/parti/hikaye |
a whale of a (job/party/story) expr.
|
|
480 |
Deyim |
çok iyi |
over the top expr.
|
|
481 |
Deyim |
çok iyi |
a heaven on earth expr.
|
|
482 |
Deyim |
çok iyi durumda |
in top form expr.
|
|
483 |
Deyim |
çok iyi |
like nobody's business expr.
|
|
484 |
Deyim |
çok iyi |
no mean expr.
|
|
485 |
Deyim |
çok iyi |
got it going on expr.
|
|
486 |
Deyim |
çok daha iyi |
a heap sight better expr.
|
|
487 |
Deyim |
çok iyi durumda |
mint condition expr.
|
|
488 |
Deyim |
çok iyi |
out of this world expr.
|
|
489 |
Deyim |
çok iyi |
all well and good expr.
|
|
490 |
Deyim |
çok iyi değil |
no great shakes expr.
|
|
491 |
Deyim |
çok iyi yapma |
in the groove expr.
|
|
492 |
Deyim |
çok iyi |
full well expr.
|
|
493 |
Deyim |
çok iyi |
world of good expr.
|
|
494 |
Deyim |
morali ve sağlığı çok iyi |
as fit as a fiddle expr.
|
|
495 |
Deyim |
morali ve sağlığı çok iyi |
as fit as a flea expr.
|
|
496 |
Deyim |
her şey çok iyi gidiyor |
everything's roses expr.
|
|
497 |
Deyim |
her şey çok iyi gidiyor |
everything's (or it's all) roses expr.
|
|
498 |
Deyim |
bu işte çok/iyi para var |
there's gold in them there hills expr.
|
|
499 |
Deyim |
bu işte çok/iyi para var |
there's gold in them thar hills expr.
|
|
500 |
Deyim |
iyi muameleden çok kötü muamele |
more kicks than halfpence [obsolete] expr.
|
|